Kur’an-ı Kerim’in Harekelenmesi ve Noktalanması
Osman (r.a.) zamanında çoğaltılan Mushaflar, harekesiz ve noktasız olarak yazılmıştı. Bunun gerekçesi de Kur’an’ın çeşitli kıraat vecihlerine göre harekesiz ve noktasız metinde okunabilmesini sağlamaktı.
Fakat Arap olmayanların İslam’a girmeleri ve bunların Arapçaya vakıf olmamaları sebebiyle Kur’an-ı Kerim’i yanlış okuma olaylarına sık sık rastlanılır olmuştu. Dolayısıyla Kur’an’ı sağlıklı ve kolay okumayı sağlayacak nokta ve hareke gibi bir takım düzenlemelere gitmek gereği belirmişti.
Kur’an’ı ilk defa harekeleme yoluna giden Ebu’l-Esved ed-Düeli (69/688)’dir. Bu zat başlangıçta Basra valisi Ziyad b. Ebih’den gelen teklifi kabul etmemiş, daha sonra bir şahsın Tevbe suresinin 3. ayetinde yer alan “Ve rasuluhu” kelimesini “Ve rasulihi” şeklinde okuduğunu duymuş, hemen vali Ziyad’a başvurarak harekeleme işine girişmiştir. Çünkü geçen ayetin “Allah ve Rasulü müşriklerden beridir.” şeklindeki anlamı, duyduğu okuyuşa göre “Allah müşriklerden de Rasulünden de beridir.” şekline dönüşmüştü. Bu yüzden Mushaf yazısındaki renkten farklı bir mürekkeple fetha hareke için harfin üstüne bir nokta, kesre için altına bir nokta, zamme için önüne bir nokta koymak suretiyle bu işi tamamladı. Tenvin için de iki nokta kullanılmıştı.
Harekeleme işinden hemen sonra da harflerin noktalanması işi gerçekleştirilmiştir. Bu işi de Irak valisi Haccac b. Yusuf (95/713)’un emriyle Düeli’nin talebesi Nasr b. Asım (89/708) yapmıştır. Bazı rivayetlerde de bu noktalama işini Yahya b. Ya’mer (129/746)’in gerçekleştirdiği belirtilmektedir. Şu var ki Basra’da bu iki zatın başlattıkları noktalama hareketi, daha sonra Medine’ye ve diğer İslam beldelerine yayılmıştır.
İlk dönemlerde uygulanan ve noktalarla gösterilen hareketlerle, benzer harfler için uygulanan noktalar Mushaflarda farklı renklerle işaretlenmiştir. Bir süre devam eden bu uygulama Halil b. Ahmed (175/791)’in bildiğimiz hemz, teşdid, sıla, revm ve işmam gibi diğer noktalama işaretlerini tamamlamasıyla son şeklini almıştır.
Kur’an-ı Kerime hareke ve nokta konulması meselesi başlangıçta tartışma konusu olmuş aralarında Abdullah b. Ömer, Abdullah b. Mes’ud ve İmam Malik’in de bulunduğu bir grup selef alimleri bu hareketi hoş karşılamamışlardır. Fakat sonraki dönemlerde, hareke ve noktalama hareketinin Kur’an-ı Kerim’e herhangi bir zarar değil, yarar getireceği düşüncesi ağırlık kazanmıştır. Bu yüzden nokta ve harekelemeye ruhsat verilmiş, hatta müstehap olduğu söylenmiştir.
Halife Velid (86-96) mushafların yazılışı için, hattının güzelliğiyle şöhret bulan Medine’de Mescid-i nebevi’nin mihrabındaki hattın sahibi olan Halid b. Ebi’l-Heyyac’ı gönderdi. Hicri dördüncü asrın sonlarına kadar hattatlar mushafları kufi yazısıyla yazmaya devam etti. Hicri beşinci asrın başlarında onun yerini güzel nesih yazısı aldı. Günümüzde kullanmakta olduğumuz nokta ve harekelerin hepsi bu yazıda mevcuttur. Kur’an’ın ilk baskısı 1530 yılında Bındıkiyye’de gerçekleşmiş lakin kilisi bunu hemen yok etmiştir. Müslümanlar tarafından ilk baskısı 1787 yılında Rusya’nın Saint-Petersbourg şehrinde Mevlay Osman tarafından gerçekleştirilmiştir. 1828 yılında ilk taş baskı Tahran’da yapılmıştır.1877 yılında İstanbul’da basıldı. 1923 yılında Kahire’de Kral Fuat’ın emriyle Ezher ulemasının eşliğinde Hafs rivayeti ile Asım’ın kıraatine göre basılan Kur’an’ı İslam alemi çok beğendi ve neredeyse tek nüsha durumuna geçti.
Kur’an’ın nokta ve harekelenmesiyle ilgili bir çok eser yazılmıştır. Bunlar arasında Ed-Dani (444/1053)’nin “El-Muhkem fi Nakti’l-Mesahif” adlı eseri meşhur olanıdır.
İlk dönemlerde uygulanan ve noktalarla gösterilen hareketlerle, benzer harfler için uygulanan noktalar Mushaflarda farklı renklerle işaretlenmiştir. Bir süre devam eden bu uygulama Halil b. Ahmed (175/791)’in bildiğimiz hemz, teşdid, sıla, revm ve işmam gibi diğer noktalama işaretlerini tamamlamasıyla son şeklini almıştır